Uyumalıydım. Karnım tok, sırtım pekti. Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Üstelik elime uykuya birebir olan, kalın kitaplardan birini almıştım. Öyle büyük düşüncelerim, dertlerim de yoktu. Evet, uyumalıydım. Ama bitürlü uyuyamıyordum. Uyku tutmazsa sayı say, derler. Başladım saymaya… Bir… iki… üç… beş… on… yüz… bin̷
Bir gün hava çok sıcakmış. Hoca boncuk boncuk terliyormuş. Derken sokakta oynayan çocukları görmüş. Biraz serinlemek ve çocukları seyretmek için bir ağacın altına oturmuş. Cebinden mendilini çıkararak terini silmiş. Kahkahalar atarak oynayan çocukları izlemeye dalmış…Hoca, çocukları izlerken mahallenin en yaramaz çocuğu Ali, ağacın arkasından gizlice yaklaş
Kışın ortasında Nasrettin Hoca’nın arkadaşları, Hoca’nın evinde bir akşam yemeği yemek isterler. Bir plan hazırlayarak Hoca’nın yanına giderler. Fıkraİçlerinden biri:– Hocam biz bir konuda anlaşamadık. Bize yardım eder misin, der. Hoca:– Neymiş o bakalım, diye sorar. Nasrettin Hoca Fıkraları– Acaba Hoca akşam sabaha kadar şehrin dışında ateş y
Nasrettin Hoca’nın huysuz bir eşeği vardı. Eşeğin huysuzluğundan bıkan Hoca, onu satmaya karar verdi. Eşeği zar zor pazara götürdü. Satması için onu hayvan cambazına teslim etti. Ama eşek, alıcıları yanına hiç yaklaştırmadı. Kimini ısırdı, kimini çifteledi; alıcıların hepsini kaçırttı. Hayvan cambazı çaresiz kaldı. Eşeği satamayacağını anladı. Eşeği götürüp Hoca’
Bir gün Hoca evinden çıkmış, çarşıya gidiyormuş. Yolda komşusuna rastlamış. Komşusu hemen söze girmiş:– Hocam, dün gece sizin evde neler oldu? Önce sesler duyduk, ardından büyük bir gürültü. Neyin nesi bir türlü anlayamadık. Ne oldu Hocam, anlatıver... Nasrettin HocaHoca, karşılık vermek istememiş. Fakat adam peşini bırakmamış. Sormuş da sormuş. Artık Hoca