İ harfi ile başlayan deyimler

Değerlendir:
1 sonuçtan 1 ile 1 arası

Konu: İ harfi ile başlayan deyimler

  1. Teşekküre Gitİndir #1
    Teşekküre Git
    Kıdemli Üye İnfo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Bilgi

    Gönderi Başına Git

    Deyim İ harfi ile başlayan deyimler

    İ harfi ile başlayan deyimler

    Bu yazımızda sizlere İ harfi ile başlayan deyimler, deyimlerin anlamları ve örnek cümleler hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

    İ harfi ile başlayan deyimler

    İbret almak (bir şeyden): Ondan gereken dersi çıkarmak; ders al mak.

    İbreti âlem için: “Herkese ders olsun , herkes ders alsın diye.” anla mında. .

    İbret olmak (bir şey birine): O şey ona ders olmak

    İcabına bakmak (bir şeyin, birinin): -1. Gereğini yerine getirmek, ge rekeni yapmak. -2. Onu yok etmek, ortadan kaldırmak.

    İcat çıkarmak: -1. Herkes tarafından yadırganan, garip karşılanan

    davranışta bulunmak. -2. Ortaya gereği olmayan bir sorun atmak

    İç açmak: Neşelendirin şeylerle sıkıntıları gidermek, ferahlatmak

    İçeri atmak (almak, tıkmak) (birini): Onu hapsetmek, tutuklamak; hapse atmak. •

    İçeri düşmek: Hapse düşmek, tutuklanmak.

    İçeri girmek: -1. Zarar uğramak. -2. Hapse girmek.

    İç etmek (bir şayi) : Başkasına ait bir şeyi kendisine mal etmek, ortadan kaldırmak, saklamak.

    İç geçirmek : Derin bir soluk alıp vererek üzüntüsünü belirtmek.

    İç güveysinden hallice : “Nasılsın?” sorusuna karşılık olarak söylenen ve “İyiyim, sıkıntılı birine göre daha iyi durumdayım” anlamına gelen söz.

    İçi açılmak: İç sıkıntısı ortadan kalkıp neşelenmek, ferahlamak

    İçi almamak (bir şeyi) : -1. Onu midesi kaldırmamak, kabul etme mek. -2. Hoşlanmadığı bir şeyi yapmak istememek.

    İçi bayılmak : -1. Çok acıkmak, -2. Fazla tatlı ya da yağlı bir yiyecek midesinde tuhaflık yaratmak, su içmek isteği duymak.

    İçi beni yakar dışı eli (yakar): “Beni ilgilendiren bu konu başkalarına çekici görünür, ancak benim için oldukça sıkıntı vericidir.” anlamında.

    İçi bulanmak : Midesi bulandığı için kusacak gibi olmak.

    İçi burkulmak : Çok üzülmek. (Kars. Ciğeri sızlamak.)

    İçi cız etmek: Çok üzülmek; yüreği cız etmek.



    İçi çekmek (bir şeyi) : Bir şeye karşı içinde istek duymak. (Kars. Canı çekmek, gönlü çekmek.)

    İçi dar : Sıkıntılı, beklemeye tahammülü olmayan (kimse).

    İçi daralmak : İçi sıkılmak, sıkıntı nedeniyle bunalmak

    İçi dayanmamak: bk. İçi götürmemek.

    İçi dışı bir: Gizlisi saklısı olmayan, düşündüklerini açıkça söyleyen (kimse). (Kars. Özü sözü bir.)

    İçi dışına çıkmak : -1. Bindiği taşıtın bozuk yoldan geçmesi sırasında ya da çok sallanmasından dolayı vücudu çok sarsılmak. -2. Midesi bulanıp kusmak.

    İçi erimek: Çok üzülmek, tedirgin olmak.

    İçi ezilmek: Acıkmaktan dolayı midesi rahatsız olmak; içi kazınmak, kıyılmak.

    İçi geçmek : -1. Uykuya dalmak. -2. Yaşlılık ve zayıflık nedeniyle gücü azalmak.

    İçi geniş : Tasasız, gamsız (kimse); yüreği geniş.

    İçi gitmek : Bir şeyi yapmayı ya da elde etmeyi çok istemek. -2. İshal olmak, sürgün gitmek.

    İçi götürmemek (dayanmamak) (bir şeyi) : -1. Aaklı bir duruma da-yanamamak; yüreği dayanmamak. -2. Onu kıskanmak. -3. Vicdanı el vermemek.

    İçi hop etmek : Birdenbire heyecanlanmak; yüreği hop etmek.

    İçi ısınmak (birine, bir şeye) : Ondan hoşlanmak, onu sevmek.

    İçi içini yemek : İstedikleri olmuyor diye sürekli üzüntü içinde olmak.

    İçi kalkmak (kabarmak) : -1. Midesi bulanmak, tiksinmek. -2. Ağlama ihtiyacı duymak. -3. Çok heyecanlanmak.

    İçi kan ağlamak : Kimseye sezdirmeden üzülmek, çok kederlenmek.

    İçi kararmak : Hiçbir şeyden zevk almaz duruma gelmek, umutsuzlu ğa düşmek.

    İçi kazınmak (kıyılmak) : Çok acıkmak; içi eritmek.

    İçinden çıkmak : Zor bir işi başarıyla bitirmek.

    İçinden doğmak: bk. İçinden gelmek.

    İçinden geçirmek (bir şeyi) : Onu düşünmek, tasarlamak.

    İçinden gelmek (doğmak): 0 şeyi yapmak isteği duymak.

    İçinden (içten) pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen (kimse).

    İçine atmak (bir şeyi) : -1. Üzüntüsünü kimseye bildirmemek. -2. Ken disine yapılan kötüKiklere belli bir tepki göstermemekle birlikte bunla rı unutmamak.

    İçine çekilmek: Kimse ile görüşmez olmak, kendi kendine kalmayı tercin etmek; kabuğuna çekilmek.

    İçine dert olmak : Yapılabilecek nitelikte olan bir şeyi yapamamış ol duğu için üzülmek.

    İçine doğmak : Bir şeylerin olacağını sezinlemek; gönlüne doğmak.

    İçine dokunmak : Dertlenmek, kederlenmek, hüzünlenme^

    İçine etmek (sıçmak) (bir şeyin) : Onu kötü bir duruma getirmek.

    İçine işlemek : Bir söz, davranış, durum bir kimseye çok dokunmak, derinden etkilemek; yüreğine işlemek.



    İçine kapanmak : -1. Çevresiyle sıkı, yakın ilişki kurmamak. -2. Duru munu, duygularını kimseye açmamak.

    İçine korku düşmek: Kötü bir şeyin olabileceğinden kaygılanmak.

    İçine kurt düşmek : Kötü bir şey olacağı kuşkusu içinde olmak.

    İçine oturmak : Çok etkilenmek, çok üzülmek.

    İçine sinmemek: -1. Yalanlan da bulunmadığı için güzel bir şeyden tat alamamak. -2. Bir şey istediği gibi olmadığı İçin rahatsız olmak, o şeyi beğenmemek.

    İçini açmak (birine): Derdini, sırrını ona anlatmak.

    İçini bayıltmak: Fazla şekerli ve yağlı gıdalar yediği jçin artık hiçbir şey yiyemeyecek duruma gelmek.

    İçini boşaltmak: -1. Kızdığı için bir kimseye içinden geçenleri söyle yip rahatlamak. -2. Derdini anlatmak.

    İçini çekmek: Üzüntüsünden derin derin nefes almak (Kars. Göğüs girmek, iç geçirmek.)*

    İçini kemirmek : Onu sürekli rahatsız, tedirgin etmek.

    İçini kurt yemek (kemirmek) : Sürekli kaygı içinde olmak.

    İçinin yağı erimek : Kötü bir şey olacak diye üzüntü çekmek.

    İçi parçalanmak (paralanmak): Bir kimsenin kötü durumuna aayıp üzülmek; yüreği parçalanmak.

    İçi rahat etmek: Kötü bir şey olmadığını görerek, öğrenerek ferahla mak.

    İçi sıkılmak : Bunalmak, sıkıntı duymak.

    İçi sızlamak : Kötü durumda olan bir şey ya da kimse için üzülmek.

    İçi tez: Aceleci, sabırsız (kimse). (Kars. Canı tez, tez canlı.)

    İçi titremek: -1. Çok üşümek. -2. Özen göstermek, zarar gelecek diye tasalanmak.

    İçi yanmak : -1. Çok üzülmek. -2. Susamak.

    İçler acısı: Çok aaklı, hüzün verici.

    İçli dışlı olmak (biriyle): Onunla çok samimi ilişkiler içinde bulunmak; senli benli olmak.

    İçtikleri su ayrı gitmemek: Çok yakın arkadaş olmak İdare etmek (bir şeyi) (birini): -1. Onu yönetmek. -2. Onu tutumlu kullanmak. -3. Yetmek, yetişmek. -4. Onu hoşgörüyle karşılamak. -5. Onu görmezlikten gelmek, örtbas etmek. İdaresini bilmek: Tutumlu davranmak

    İddiaya tutuşmakfgirmek, girişmek) : Birbirine karşıt iddialar ile bah se girişmek

    İfadesini almak (birinin) : -1. Onu sorguya çekmek. -2. Onu dövmek, hırpalamak. -3. Onu yenmek, ona üstün gelmek.

    İflahım kesmek : İş yapamaz duruma getirmek.

    İflas bayrağını çekmek: İflas etmek, her şeyini yitirmek, batmak.

    İfrata kaçmak: Düşüncelerinde, davranışlarında çok ileri, aşırı gitmek.

    İfrata vardırmak (bir şeyi): Onu aşırı ölçüye vardırmak

    İfrit etmek (bîrini) : Onu ç$k öfkelendirmek, kızdırmak (Kars. Çileden çıkarmak.)

    İfrit olmak (kesilmek) (birine, bir şeye): Ona çok kızmak, öfkelen mek. (Kars. Çileden çıkmak.)

    İftihara geçmek : Derslerinde başarılı, davranışlarında beğenilir olup üstün öğrenci seçilmek.



    İftira atmak (etmek) (birine): On asılsız ve kasıtlı bir suç yüklemek (Kars. Kara çalmak.)

    İftiraya uğramak : Kendisine asılsız bir iftira yüklenmiş olmak.

    İğne atsan yere düşmez: Bir yerin çok kalabalık olduğunu belirtmek İÇtn kullandır.

    İğne ile kuyu kazmak : Zor bir işi yetersiz araç ve gereçlerle büyük bir çaba harcayarak başarmaya çalışmak.

    İğne ipliğe dönmek (iğne İplik kalmak): Çok zayıflamak.

    İhtilafa düşmek: Bozuşmak, uyuşamamak; aralarında anlaşmazlık doğmak.

    İhtimal vermemek (bir şeye) : Onun gerçekleşebileceğini düşünme mek, sanmamak.

    İhtimam göstermek (birine, bir şeye): Onajyi bakmak, onunla ya kından ilgilenmek; özen göstermek.

    İhtiyaç duymak (hissetmek) (bir şeye, birine): Ona gereksinme duymak.

    İki ahbap çavuş(lar): Birbirlerinden hiç ayrılmayan, hep beraber dola şan iki arkadaş.

    İki arada bir derede : Sıkışık durumda bile bir fırsat bularak, olanak yaratarak. -

    İki arada bir derede kalmak: Çok güç bir durumla karşı karşıya gel mek.

    İki ateş arasında kalmak: Tehlikeli bir durum karşısında ne yapacağı nı şaşırmak, bir türiü karar verememek.

    İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi bir işi hemen yapıp bitir mesi için sıkıştırmak, zorlamak

    İki çift laf etmek : Bir İki söz söylemek, biraz konuşmak.

    İkide bir, ikide birde : Sık sık.

    İki dirhem bir çekirdek: özenli giyinmiş (kimse).

    İki eli yakasında olmak: Ondan hesap sormak.

    İki eli kanda olsa : “Hangi işi yaparsa yapsın, hangi durumda olur sa olsun.” anlamında.

    İki gözü iki çeşme : Durmadan ağlayarak, gözyaşı dökerek.

    İki gözüm : Sevilen, değer verilen kimse için söylenen sevgi sözü.

    İki gözüm önüme aksın : Birini bir şeye inandırmak için ‘Dediklerim doğru değilse, kör olayım” anlamında yemin sözü.

    İki lafı bir araya getirememek : bk. İki sözü bir araya getirememek.

    İkili oynamak : Birbirine karşıt olan her iki yanı destekler bir tavır takın mak

    İkindi üstü (üzeri) : İkindi vaktinde.

    İki paralık etmek (birin) : Söz ya da davranışlarıyla bir kimsenin de ğerini, itibarını düşürmek

    İki paralık olmak : kibarı azalmak, utanılacak bir duruma düşmek.

    İki rahmetten biri: (Çok ağır hastalar için) “Ya sağlığına kavuşsun, ya da ölüp kurtulsun’ anlamında söylenir.

    İki seksen uzanmak : -1. Boylu boyunca yere serilmek -2. Keyiflen mek, neşelenmek.

    İki seksen uzatmak (birini) : Onu sert bir vuruşla yere sermek

    İkisi de bir (aynı) kapıya çıkar: (Söz ve davranışlar için) “Her ikisi de aynı sonuca varır.” anlamında.

    İki sözü (lafı) bir araya getirememek: Söylemek istediklerini düzenli bir biçimde dile getirememek

    İki ucu boklu deynek: “Bir sorunun çözülmesi için hangi yolu dener sen dene hepsi sakıncalı.11 anlamında. .

    İki ucunu bir araya getirememek (bir şeyin): -1. Gelirle gideri denk-leştirememek. -2. İşleri yoluna koyamamak

    İki yakası bir araya gelememek: Geçim sıkıntısından bir türiü kurîula-mamak.

    İktisat etmek (yapmak):Tutumlu davranmak, tasarruf etmek haç gibi gelmek (bir şey): O şey umulmayan bir anda gelerek işe yaramak

    İlaç için yok : “Söz konusu şey hiç yok” anlamında.

    İleri almak (bir şeyi) : -1. Öne almak. -2. Daha üstün bir yere geçir mek.

    İleri geçmek : Öne geçmek, üstün bir duruma geçmek.

    İleri gelenler: Bir toplulukta sözü geçer durumda olanlar.

    İleri gelmek (bir şeyden) : O şeyden meydana gelmek, o şeyin etki siyle oluşmak.

    İleri geri konuşmak (laf etmek, söylenmek): Yersiz ve kına sözler söylemek.

    İleri gitmek (varmak) : Söz ve davranışlarda aşırıya kaçmak.

    İlerisini gerisini düşünmemek (hesaplamamak) : Söylenen bir sö zün, yapılan bir davranışın ne gibi sonuçlar doğuracağını düşünme mek.

    İleri sürmek (bir şeyi) : -1. Onu öne doğru yürütmek. -2. Bir görüş or taya atmak, önermek.



    İleriyi görmek: İleride neler olacağını kestirebilmek; tahmin etmek,

    sezmek; uzağı görmek.

    İler tutar yanı olmamak (kalmamak) : Bozuk, kötü, kullanıimaz bir du ruma gelmek.

    İlgi beslemek (bir şeye, bîrine) : Ona karşı içinde merak duymak; alaka beslemek.

    İlgi çekici: İlginç, enteresan, merak uyandırıcı.

    İlgi çekmek (bir şey, bir kimse): İlgiyi üzerinde toplamak; alaka çek mek.

    İlgi duymak (bir şeye, birine) :Onunla ilgilenmek; alaka duymak.

    İlgi görmek: -1. Çok önemsenmek. -2. Çok sevilmek; alaka görmek.

    İlgi toplamak: Pekçok kimsenin önem verdiği şey, kimse durumuna gelmek. . .

    İliğine kemiğine işlemek : -1. Yağmur suları giyiminden geçip bedent-ni iyice ıslatmak. -2. O şey bütün benliğini kaplamak, ondan çok etki lenmek.

    İliğini kurutmak : Canından bezdirecek duruma getirmek; kanım ku rutmak.

    İlişki kurmak: Bir yer ya da kimseyle bağlantı sağlamak; münasebet

    kurmak, temas kurmak. İlk adım : Başlangıç. İlk ağızda : İlkin, İlk önce.

    İlk elden : -1. Baştan beri. -2. Dolaysız, aracısız olarak. İlk göz ağrısı: -1. İlk sevgüi; eski göz ağrısı. -2. İlk doğan çocuk ya

    da torun.

    İllallah demek (bir şeyden, birinden): Ondan iyice bıkmak, ona kat lanamaz duruma gelmek.

    İlmini almak (bir şeyin) : Bir işin en ince yönlerini bile öğrenmek.

    İltimas geçmek (birine): Onu kayırmak, ona hakkından fazlasını ver mek.

    İmamın dört çiftesine (kayığına) binmek : Ölmek.

    İmam kayığı: Tabut

    İmam suyu: Rakı.

    İmana gelmek: -1. Önce karşı çıktığı bir şeyi kabul edip istenileni yap mak. -2. Sonunda doğruyu söylemek. -3. İslamlığı benimsemek.

    İmanı gevremek : Bir işi gerçekleştirirken çok yorulmak.

    İmiğine sarılmak : Bir kimseyi bir İş için çok sıkıştırmak; ümüğüne sa rılmak.

    İmlaya gelmemek : Düzeltilmeyecek durumda olmak.

    İmlaya getirmek (bir şeyi) : Onu yola getirmek, düzeltmek.

    İmtihana çekmek (birini) : Bilgisini ölçmek, onu sınamak, denemek.

    İmza atmak (etmek), imzayı basmak (çakmak): İmzalamak, imzası nı koymak.

    İnan olsun!: “Bana inan, inanın ki.” anlamında.

    İnceden inceye : Titizce, en küçük ayrıntılarına kadar.

    İnce eleyip sık dokumak : Bir şeyi en küçük ayrıntılarına kadar göz den geçirmek.

    İnce hastalık: Verem.

    İnce iş : Dikkatli, hesaplı iş.

    İn cin top oynuyor (in cin yok): Issız, sessiz.yer.

    İncir çekirdeğini doldurmaz: Çok küçük, az ya da önemsiz (şey).

    İnfial uyandırmak : Öfke yaratmak, tepkiye yol açmak.

    İnim inim inlemek: -1. Sürekli olarak inlemek. -2. Çok büyük sıkıntıda (olmak, yoksulluk çekmek, baskı altında yaşamak.

    İniş aşağı: Bayırdan aşağı doğru.

    İnme inmek (birine): O felç olmak, ona felç gelmek.

    İn misin, cin misin? : Teklifsiz konuşmada “İnsan mısın, cin misin?” anlamında söylenir.

    İnsafa gelmek: Haksız tutumundan vazgeçip adalet ve merhametle davranmak.

    İnsafına kalmak (bir şey, birinin): Bir şeyin istenilen biçimde olabil mesi o şeyi yapacak’kimsenin doğruluk duygusuna ve isteğine bağlı olmak. (Kars. Sütün» kalmak.)

    İnsan eti yemek: Bir kimseyi çekiştirmek, hakkında dedikodu yap mak.

    İnsan hali: Her insanın yapabileceği, hoş karşılanması gereken bir du rum.

    İnsan içine çıkmak : Başka insanlarla itişki, yakınlık kurmak.

    İnsan kurusu : Çok zayıf (kimse).



    İnsanlık hali: Hoşgörüyle karşılanması gereken durum.

    İnsanlıktan çıkmak : -1. Çok zayıflamak. -2. Bir insana yakışır davra nışlarda bulunmamak.

    İnsan sarrafı: İyi ve kötü insanları iyi tanıyabilen kimse.

    İnşallahla maşallahla : Her şeyi Tanrı’ya bırakmakla, hiçbir çaba gös termeden.

    İntikam almak (birinden): Yapılan kötülüğün acısını çıkarmak; öç al mak.

    İnzivaya çekilmek : Dünyadan elini eteğini çekmek, hiçbir şeyle ilgi lenmemek; bir köşeye çekilmek, dünyadan elini eteğini çekmek.

    İpe çekmek (birini): Onu asarak öldürmek.

    İpe sapa gelmez : Tutarsız, mantıkdışı, saçma (söz, konuşma).

    İpe un sermek: Birtakım bahaneler ileri sürerek istenilen bir işi yap maktan kaçınmak.

    İpi koparmak : Bağlı bulunduğu yer ya da kişiyle ilişkisini kesmek.

    İpini koparmak : Başıboş kalmak, haylazlaşmak.

    İpin ucunu kaçırmak: Bir işi yürütemez duruma gelmek, düzensizlik, yöntemsizlik yüzünden bir işi çıkmaza sokmak.

    İp iputtah sivri külah : Hiçbir malı, mülkü, çoluğu çocuğu olmayan (kimse). * .

    İple çekmek (bir şeyi) : O şeyin zamanının gelmesini sabırsızlıkla

    beklemek.

    İpler birini elinde olmak : -1. İşi el altından yönetmek. -2. Yönetimde perde arkasında söz sahibi olmak.

    İpliğini pazara çıkarmak:Bir kimsenin kötü niteliğini ortaya çıkarmak.

    İpsiz sapsız : -1. Serseri, hayta (kimse). -2. Yersiz, saçma (söz).

    İpucu vermek (birine) : Ona öğrenmek istediği, aradığı şeyi bulmaya yarayan bir işaret göstermek.

    İsabet almak : Vurulmak, yaralanmak.

    İsabet buyurdunuz: “Tam dediğiniz gibi, gerçekten efe Öyle.” anlamın da destekleyici söz, – ,,

    İsabet ki: İyi ki.

    İsabet oldu : “Tam isteğe uygun, yerinde oldu.” anlamında.

    İsim yapmak : Ünlenmek, herkesçe tanınır duruma gelmek. İsim takmak (birine): Ona niteliklerine uygun bir isim vermek ; ad takmak.

    İskele babası: -1. Eviyle, çoluk çocuğuyla ilgilenmeyen erkek için alay yollu söylenir. -2. Iriyah adam.

    İskeleti çıkmak: Çok zayıflamak.

    İsmi geçmek: Adından söz edilmek; adı geçmek.

    İsmiyle cismiyle : Adı ve varlığıyla, adıyla sanryla.

    İsrafa kaçmak : Gereksiz yere aşırı harcamalarda bulunmak.

    İstediği gibi at koşturmak (oynatmak): Keyfince, istediği gibi davran mak.

    İstemem yan cebime koy : Kendisine verilen bahşiş, hediye, rüşvet vb’yi aimak istemediğini belirttiği halde verilmesinden memnun olan ların durumu îçjn söylenir.

    İster istemez: Elinde olmadan, zorunlu olarak.

    İstifayı basmak : Herhangi bir nedenle, ani bir kararla görevinden çe kilmek.

    İstifini bozmamak: Bir oîay karşısında hiçbir tepki göstermemek, aldı rış etmemek.

    İstikamet vermek: bk. Yön vermek.

    İsyan bayrağını açmak (çekmek): Karşı gelmek, baş kaldırmak.

    İş başa düşmek : Kendi işini başkasından hiç yardım görmeden ken disi yapmak zorunda kalmak



    İş çevirmek : Gizli, dolambaçlı bir iş yapmak.

    İş çığrından çıkmak: Bir konu düzeltilmesi güç bir duruma gelmek.

    İş çıkarmak : -t. Çok iş yapmak. -2. Sorun yaratmak.

    İş edinmek (bir şeyi) : Onu görev olarak kabul etmek, onunla sürekli ilgilenmek.

    İşe koşmak (birini): Ona iş yüklemek, onu bir işle görevlendirmek.

    İş etmek: Aldatmak, zarar sokmak. (Kars. Oyun etmek, oyun oyna mak.)

    İşe yaramak: -1. Elverişli nitelikte bulunmak. -2. İş yapabilecek du rumda olmak.

    İş görmek: -1. İş yapmak. -2. Bir iş için elverişli olmak

    İş güç : Görev, meslek.

    İşi aksi gitmek: İstediği sonucu elde edememek.

    İşi-başından aşmak (işi başından aşkın olmak) : Yapacak pekçok işi bulunmak.

    İşi bitmek: -1. Yaptığı iş sona ermek. -2. İş yapacak durumu, kuvveti kalmamak.

    İşi bozulmak : Geçimini sağladığı işinde zarar etmeye başlamak.

    İşi ciddiye almak : Konuya, soruna önem vermek.

    İşi düşmek (biri yere) (birine): Bir yerde yapılacak işi bulunmak. -2.

    Bir kimsenin yardımıyla bitirilebilecek bir işi olmak.

    İşi (bir şeye) vurmak (dökmek) : Başka bir biçimde davranmak, …gi bi görünmek.

    İşi İş olmak :Sevinç yaratan bir duruma kavuşmak.

    İş inada binmek: Bir işi yapmakta, (ya da yapmamakta) direnmek,inatlaşmak.

    İşin alayında olmak: O işe gereken önemi, değeri vermemek.

    İşinden olmak: İşini kaybetmek. İ

    İşi ne? : “Ne işi var?” anlamında.

    İşine gelmek : Çıkarına uygun düşmek.

    İşini bilmek : Nereden, nasıl çıkar sağlanacağını bilmek.

    İşini bHirmek : -1. Birini artık iş yapamaz duruma getirmek. -2. Onu öl dürmek.

    İşin içinde iş var : Bir konunun arkasında onunla doğrudan İlgili olma yan durumların da bulunduğunu belirtmek için söylenir.

    İşini görmek : -1. Kendi işini ya da başkasının İşini yapmak. -2. Başka bir şeyin yapacağı işi yapacak nitelikte olmak. -3. Dövmek. -4. öldür mek

    İşini uydurmak : Kurnazlıkla işlerini istediği gibi yürütmek.

    İşin mi yok: “Önemli deği, boş ver!” anlamında. İşin kötüsü (fenası) : Üst üste gelen tersliklerde kullanılır.

    İşin rengi değişmek : İş, konu başka bir biçime bürünmek, nitelik bazanmak.

    İşin ucu birine dokunmak : Söz konusu işten dolaylı olarak zarar görmek

    İşi oluruna bırakmak: Yapmakta olduğu bir İşte gerekli titizliği göstermemek,

    İşi raslantılara, doğal akışına bırakmak.

    İşi pişirmek: -1. Bir işi sonuca ulaştıracak gerekli hazırlıkları yapmak. -2. Kadın erkek aralarında gizlice anlaşmak. (Kars. Mercimeği fırına vermek.)

    işi rast gitmek : Şansının da yardımıyla işleri istediği gibi olmak; rast gitmek.

    İşi resmiyete dökmek : O işe resmi bir nitelik vermek.

    İşi sağlama bağlamak : Bir İşin tam olarak yapılması için gerekli ön lemleri almak

    İş işten geçmek : Bir iş için uygun olan fırsatı kaçırmak.

    İş tatlıya bağlamak:Konuyu, sorunu iyi, memnun edici bir çözüme ulaştırmak.

    işi tıkırında (yolunda) olmak: İşi istediği biçimde yürümek

    İşitmezlikten gelmek: İşitmemiş gibi davranmak.



    İşi yokuşa sürmek: Herhangi bir konuda engellemede bulunmak, güçlük çıkarmak

    İş karıştırmak: -1. Araya fesat sokmak -2. Zararlı bir iş yapmak.

    İşkembeden atmak (söylemek): Herhangi bir kaynağa dayanmayan ve inandırıcılığı olmayan sözler söylemek.

    İster açılmak: Alışverişe canlılık gelmek.

    İş olsun diye : Herhangi bir amaç gütmeden, iş yapyor görünerek

    İşporta mal: Değeri, niteliği düşük mal.

    İşportaya düşmek : Değerini yitirip daha ucuza satılmaya başlamak

    İş sarpa sarmak : İş birtakım zorlu engellerle karşılaşmak

    İştah açmak : Yemek yeme isteğini artırmak

    İştahı açılmak : Yemek yeme İsteği artmak

    İştahı kapanmak: Yemek yeme İsteği azalmak.

    İşten atmak (birini): Onun görevine son vermek

    İşten bile değil: Çok kolay.

    İşten el çektirmek (birine) : Bir suçu ya da ihmali bulunduğu gerekçe siyle bir kimsenin İşine son vermek

    İşten güçten kalmak : Herhangi bir nedenle çalışamamak, işini yapa mamak

    İş tutmak : Bir işte çalışmak (Kars. Ekmeğini eline almak.)

    İş var (bunda, bu kimsede) : -1. “Bu şey daha işe yarar.” -2. *Bu kişi iyi işler yapabilir.” anlamında.

    İş yapmak : İyi kazanç getirmek.

    İş yok (bunda, bu kimsede): -1. ‘Bu şey işe yaramaz.” -2. “Bu kişi çalışamaz, verimli işler yapamaz.” anlamında.

    İtibardan düşmek : -1. Bir kimse saygınlığını yitirmek -2. Bir şey öne mini, değerini yitirmek

    İtibar etmek (birine) (bir şeye) : -1. Ona saygı göstermek -2. Onu dikkate almak önemsemek

    İtibar kazanmak : Saygınlığını yeniden elde etmek.

    İtimadı sarsılmak (birine): Artık ona güvenmemek.

    İtimat beslemek (birine) : öna güvenmek; güven beslemek.

    İtimat telkin etmek: Güven duygusu uyandırmak; güven vermek.

    İtin götüne (kıçına) sokmak (birini) : Onu ağır sözler söyleyerek rezil etmek

    İt ite (buyurur), it de kuyruğuna : “Tembel kimseler kendilerine buy-rulan bir işi başkalarına yüklerler, böylece iş sürüncemede kalır.”

    İt kopuk: Serseri, aşağılık, terbiyesiz (kimseler).

    İyiden iyiye : Gereken biçimde.

    İyi etmek : -1, Tedavi etmek, sağlığına kavuşturmak. -2. Yaptığı iş uy gun olmak. -3- Zarar vermek, zarara sokmak. -4. Parasını, malını çal mak.

    İyi gelmek: -1. Uymak. -2. Sağlığına kavuşmasına yaramak.

    İyi gözle bakmamak : Hakkında iyi şeyler düşünmemek.

    İyi gün dostu : Dostlarına iyi günlerinde yakınlık gösteren, kötü günle rinde onlardan uzaklaşan kimse için alay yollu söylenir.

    İyi iş (doğrusu): Beğenilmeyen bir durum, olay karşısında şaşkınlığı belirtmek için söylenir.

    İyi kalpli (yürekli) : Herkes için iyi şeyler düşünen kimse için söylenir.

    İyi ki: Sevindirici bir durum, güzel bir rastlantı olarak.

    İyi kötü : -1. Uta iyi ne kötü, orta halli. -2. Oldukça iyi.

    İyiliği dokunmak (birine) : Ona yardım etmek, faydası olmak.

    İyilik sağlık, (iyilik güzellik): “Nasılsınız?” sorusuna karşılık olarak söylenen ve sağlıklı, durumunun iyi olduğu bildiren söz.

    İyi olmak: -1. iyileşmek, sağlığına kavuşmak. -2. Yerinde olmak. -3. Uygun olmak.

    İyi saatte olsunlar : Cinler periler için kullanılır.

    İyisi mi: Yapıiacak en doğru şey.

    İyiye çakmek (yormak) (bir şeyi): Bir düşünceyi ya da olayı iyi (o-lumlu) yönden değerlendirmek.

    İyiye iyi, kötüye kötü demek: Gerçekleri olduğu gibi söylemek, kim senin hatın için herhangi bir durumu olduğundan farklı gösterme mek.

    İzin almak (koparmak) (birinden): İstediği bir şeyi yapabilmek ya da istediği bir yere gidebilmek için daha yetkili birinden serbest bırakıl masını sağlamak.

    İzinde yürümek (izine uymak) : Bir kimsenin başladığı bir işi aynı an layış ve yöntemle yürütmek.

    İzine düşmek: İzlemek, peşi sıra gitmek.

    İz sürmek: -1. İnsan ya da hayvanların ayak izlerine bakarak nereye gittiklerini aniamak ve gittikleri yeri bulmaya çalışmak. -2. İzlemek, ar-; kasından gitmek, takip etmek.

    İzzetinefsine dokunmak : bk. Onuruna dokunmak.

    İzzetinefsine yedirememek : bk. Onuruna yedirememek.




Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •