Okkanın altına girmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

Değerlendir:
1 sonuçtan 1 ile 1 arası

Konu: Okkanın altına girmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

  1. Teşekküre Gitİndir #1
    Teşekküre Git
    Kıdemli Üye İnfo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Bilgi

    Gönderi Başına Git

    Deyim Okkanın altına girmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

    Okkanın altına girmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

    Bu yazımzda sizlere Okkanın altına girmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi hakkında bilgiler vereceğiz.

    Okkanın altına girmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

    Okkanın altına girmek deyiminin anlamı:

    Bu deyim, “Fatura ona kesildi!”, “Bedeli o ödedi!”, gibi haksız yere mağdur olanlar için kullanılır.

    Okkanın altına girmek deyiminin hikâyesi:

    Eski devirlerde, şimdiki zabıtaların yaptığı gibi çarşı pazar esnafını denetleyen ihtisap ağalan varmış. Bu ihtisap ağalarından birine, sattığı malları tartmak için kullandığı okkalara hile eden bir adamı şikâyet etmişler. Ağa da, koşup onun dükkânım basmış. Hem adam, hem okkalar der dest edilip, kadı efendinin huzuruna çıkarılmış.

    Esnafın okkaları, sağlam okkalarla tartılmış. Bakmışlar ki, gerçekten de, esnafın mal alırken kullandığı okkalar pek bir hafif. Hemen ceza vermek üzere harekete geçen kadı, aslında rüşvetçi bir kadı imiş. Kurnaz esnaf bunu bildiği için, el etek öpüp:

    “Kadı efendi! Kadı efendi!” diye yalvarmaya başlamış. Sonra da şöyle bir yalan uydurmuş:

    “Benim karım hamile idi. Doğum sancıları başlamıştı. Tam dükkanı bırakıp eve gidecektim ki, başıma bu hadise geldi. Müsaade buyurun eve kadar gideyim, bir ebe bulayım. Sonra da cezamı almak üzere huzurunuza geleyim.

    Kadı, adamın rüşvet alıp gelmek üzere izin istediğini anlamış.

    “Yürü git! Sakın geç kalma ama!” diyerek adamı göndermiş.

    Adam evine vardığında, içeride kimse yokmuş. Hanımı, komşuda imiş. Koşup yüklükten, yatağın yorganın içinden kadıncağızın beşibiryerdelerini çıkarmış. Sonra doğruca, çarşıdaki katrancıya giderek, bir parça katran alıp, her bir altın liranın ortasına sakız gibi bir parça katran yapıştırmış, katranlı beşibiryerdeleri cebine attığı gibi kadının huzuruna girmiş. Selam faslından sonra:

    “Kadı efendi!” demiş. “Ben kırk yıllık esnafım. Bilirim okkalar zamanla aşınır. Sakın, benim okkalarımı tarttığınız okkalar da, bunca zamandır kullanılmaktan aşınmış olmasın? Hele bir müsaade buyurun da bakayım?”

    Kadı işi anlamış:

    “Buyur bak bakalım!” demiş.

    Kadının yakınına giden adam, kendi hafif okkalarının altına katranlı altınları yapıştırmış.

    Olan biteni gören kadı:

    “Hadi bir kez daha tartalım, senin okkaları!” demiş.

    Tartmışlar bir de ne görsünler! Daha önce eksik gelen okkalar şimdi tam olmuş.

    “Eh!” demiş kadı. “Madem okkalar sağlamdır, cezaya da lüzum yoktur. Bir yanlış anlama oldu herhalde.”

    Adam, cezadan kurtulmanın sevinciyle, akşam eve gittiğinde, karısına olan biteni anlatmış. Beşibiryerdelerinin akıbetini öğrenen kadıncağız:

    “Desene” demiş. “Bizim altınlar okkanın altına gitti.”

    İşlerinde dürüst değil isen

    Gidersin okkanın altına.

    Başkasına çamur atar isen

    Eden bulur, sakın unutma.




Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •