U harfi ile başlayan deyimler

Thema bewerten:
Ergebnis 1 bis 1 von 1

Thema: U harfi ile başlayan deyimler

  1. Gehen Sie zu DankeHerunterladen #1
    Gehen Sie zu Danke
    Kıdemli Üye Avatar von İnfo

    Info

    Gehen Sie zum Anfang des Beitrags

    Deyim U harfi ile başlayan deyimler

    U harfi ile başlayan deyimler

    Bu yazımızda sizlere U harfi ile başlayan deyimler, deyimlerin anlamları ve örnek cümleler hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

    U harfi ile başlayan deyimler

    Ucu bucağı olmamak (bulunmamak, görünmemek): Bir yer, alan so nu yokmuş gibi görünmek, çok geniş olmak.

    Ucu (birine) dokunmak: Biri o işten zarar görmek.

    Ucunda bir şey olmak: Düşünülen, uygulamaya konan bir işin açık ça belirtilmeyen bir amacı olmak.

    Ucunda ölüm yok ya : “Yapılması gereken bu iş ölümle bitmeyecek ya.” anlamında avunma (avutma) sözü.

    Ucunu bırakmak (bir şeyin): Artık onunla ilgilenmemek.

    Ucu ucuna : Ne fazla, ne eksik. (Kars. Kıtı kıtına.)

    Ucuza çıkmak (mal olmak): Az para harcayarak elde etmek

    Ucuza getirmek (mal etmek) (bir şeyi): Onu ucuz fiyatla satın al mak.

    Ucuz atlatmak (bir şeyi): Tehlikeli ya da güç bir durumdan az bir za rarla sıyrılmak; ucuz kurtulmak.

    Ucuz kurtulmak (bir şeyden): bk. Ucuz atlatmak.

    Ucuz pahalı: Fiyatın düşük ya da yüksek olmasına bakmadan:

    Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak : Pekçok kimseye, yerlere borcu ol mak.

    Uçan kuştan medet ummak: Güç bir durum nedeniyle, sıkıntısının çö zümü için olmayacak yerierden ve kişilerden yardım beklemek, her çareye başvurmak.

    Uçkuruna gevşek (olmak): Cinsel ilişkiye düşkün (olmak).

    Uçkuruna sağlam (olmak): Namusuna düşkün, iffetli (olmak).

    Uçsuz bucaksız: -1. Sonu yokmuş duygusu verecek kadar geniş, bü yük (alan, yer). -2. Çok fazla, pekçok.

    Uç vermek: -1. Bitki filizlenmeye başlamak, ortaya çıkmak. -2. Geliş me, büyüme başlangıcı göstermek. -3. (Çıban) Baş vermek. Ufacık tefecik: Kısa boylu, küçük yapıl), çelimsiz (kimse). Ufak çapta : -1. Aslına göre küçük olan. -2. Küçük miktarda.

    Ufaktan ufaktan (ufağa): Yavaş yavaş, ağır ağır. Ufak tefek: -1. Küçük boyutlu ve az önemli olan. -2. Kısa ve çelimsiz (kimse).

    Ufak tefek gördün da Karamürsel sepelî mî sandın? : “Dıg görünü şüne bakarak beceriksiz ve değersizdir deme, aldanabilirsin anla mında uyan sözü.

    Uğur getirmek (bir ş»y birine} : O şey ona iyilik, şans, bereket getir-;

    mek.

    Uğur(lsr) ola (olsun) : “Esenlikle git, /dun açık olsun.’ anlamında dilek sözü.

    Uğurlu kademli olsun : Yeni doğan bir çocuk ya da yeni elde edilen önemli bir mal dolayısıyla söylenen iyi dilek sözü.

    Uhdesinde bulunmak (olmak) (bir şey, birinin} : O şey onun sorum luluğu altında olmak.

    Uhdesinden gelmek (bir işin) : Bir işi başarmak.

    Uhdesine almak (bir şeyi) : Bir işi sorumluluğu altına almak, o işin yapılacağına dair söz vermek.

    Ukala dümbeleği: Bilmediği, bilgisi olmadığı halde her konuda fikir yürüten, zevzek (kimse).

    Uluorta söz söylemek (konuşmak) : Bir şey hakkında gerekeni bilme den sonunun nasıl olacağını düşünmeden konuşmak.

    Uma uma döndük muma : ‘Umduğumuz şeyin olmasını beklemekten bittik, tükendik.” anlamında.

    Umuda kapılmak : “Umutlanmak; ümide kapılmak.

    Umudunu kesmek : Artık umutlanmamak; ümidini kesmek.

    Umudunu kırmak : Bir şey ya da kimse, birinin beklentilerini sonuçsuz bırakmak; güvenini, inananı sarsmak; ümidini kırmak.

    Umur görmek: -1. Önemli görevlerde bulunmuş olmak. -2. Çok dene yimli olmak.

    Umurumda değil: “İlgilenmiyor, aldırış etmiyorum.” anlamında.

    Umut bağlamak: bk. Ümit bağlamak.

    Umut dünyası: bk. Ümit dünyası.

    Umut ışığı: Umut verici belirti; ümit ışığı.

    Umut kapısı: bk. Ümit kapısı.

    Umut kesmek (bir şeyden) : Onun artık olmayacağını konusunda içinde bir kanı uyanmak; ümit kesmek.



    Umut vermek (birine): -1. Bir şey ya da kimse umulan şeyin olabile ceği konusunda olumlu bir bekleyiş duygusunu uyandırmak. -2. Bir kimseye güven duygusu vermek; simit vermek.

    Un ufak etmek (bir şeyi): -1. Onu ?ok ufak parçalar, kırıntılar durumu na getirmek. -2. Onu dağıtmak, ?iarap etmek.

    Un ufak ot nak: Çok ufak parçalt duruma gelmek.

    Ununu elemiş, eleğini asmış : Geçmişte yapacağını yapmış, yaşı iler lediği için artık yapacağı önemli bir işi kalmamış olan (kimse).

    Usanç getirmek: Usanacak duruma gelmek.

    Usanç vermek (birine): Onu usanacak duruma getirmek, usandır mak.

    Uslu durmak (oturmak): Yaramazlık etmemek.

    Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur: bk. Babamm adı HkJit, elimden gelen budur.

    Utancından yere (yerin dibine) geçmek: Çok utanmak.

    Ut yeri: Vücuttan cinsel organların bulunduğu yer; mahrem yer, edep

    yeri.

    Uygun bulmak (bir şeyi, birini başkasına): Birinin başkasına ya da

    bir şeyin başka bir şeye uygun olduğu kanısında olmak.

    Uygun gelmek (düşmek) (bir şey, birine): -1. Orta yakışmak, yaraş mak. -2. Ona uymak. -3. Elverişli olmak.

    Uygun görmek: Yaraşır görmek, elverişli bulmak; onaylamak.

    Uygunsuz kadın: Toplumun yasak saydığı yaşama biçimini tercih eden kadın; kötü yola düşmüş kadın.

    Uyku basmak (bastırmak) (birini): Birdenbire çok uykusu gelmek

    Uyku çekmek: İyice uyumak.

    Uyku durak yok (uyku nedir bilmeden): Hiç dinlenme olanağı yok

    (bulamadan).

    Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek ve bu yüzden gözleri ka panmak.

    Uykusu açılmak (dağılmak): Biraz önceki uykulu durumu geçmek.

    Uykusu başına vurmak: Zamanında uyuyamadığı ya ela iyice uyuya-madiği için çevresine ters davranmak; hırçınlaşmak, huysuzlaşmak.

    Uykusu gelmek: Uyuma gereksinimi duymak.

    Uykusu kaçmak: -1. Uyuması gerekirken, uykusu gelmişken, herhan gi bir nedenle uyuyamamak. -2. Olumsuz bir durumdan dolayı kaygı lanmak.

    Uykusunu almak: Tam istediği gibi uyumuş olmak. •

    Uyku tulumu: Çok uyuyan, uykucu kimse için söylenir.

    Uyku tutmamak: Bir türlü uyuyamamak.

    Uyku vermek (getirmek) (bir şey birine): O şey onda uyuma isteği uyandırmak, o şeyin uyutucu özelliği olmak

    Uykuya varmak : -1. Uyumak. -2, Sessizlik, hareketsizlik içine girmek.

    Uykuya yatmak: Uyumak İçin yatmak

    Uyuz elmek (birini): Onu sinirlendirmek

    Uyuz olmak (birine, bir şeye) ; -1. Ona sinirlenmek, -2. Parasız kal mak.

    Uzağı görmek: Bir şeyin nasıl gelişeceğini, sonuçlanacağını kestir mek.

    Uzaktan merhaba : Çok yakın dostluk ilişkisinin bulunmadığını belirt mek için kullanılır.

    Uzaktan uzağa : -1. Çok uzaktan. -2. Az çok ilgili.

    Uzaktan yakından : -1. Hiçbir biçimde, kesinlikle. -2. Herhangi bir ba kımdan ilgili.

    Uzun boylu (uzun uzadıya) : -1. Ayrıntılara girerek, derinleştirerek, uzatarak -2. Uzun süre.

    Uzun etmek: -1. Sözü uzatmak -2.. Sözünde direnmek. -3. Aşın git mek, nazlanmak.

    Uzun hikâye : Anlatılması uzun sürecek dan olay.

    Uzun sözün (lafın) kısası: “Sözü fazla uzatmayalım, sonuca gelelim, kısacası, özet olarak.” anlamında.

    Uzun uzadıya : bk. Uzun boylu.




Aktive Benutzer

Aktive Benutzer

Aktive Benutzer in diesem Thema: 1 (Registrierte Benutzer: 0, Gäste: 1)

Berechtigungen

  • Neue Themen erstellen: Nein
  • Themen beantworten: Nein
  • Anhänge hochladen: Nein
  • Beiträge bearbeiten: Nein
  •